Hastalık,
ilk defa 1946 yılında İtalya’da, Ülkemizde ise 1972 yılında görülmüştür. Zeytin ağaçlarında (Olea europaea L.) solgunluk hastalığı olarak bilinen Verticillium
dahliae Kleb. etmeninin neden
olduğu hastalık ve hastalık nedeniyle meydana gelen kurumalar, dünyada
zeytin üreticisi ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de zeytin ağaçlarının en
önemli sorunu olmuştur. Hastalık,
zeytin ağaçlarında dallarda kuruma şeklinde görülmeye başlar ve daha sonra
ağacın tamamen ölmesine neden olabilecek kadar ilerleyerek tüm ağacı etkiler.
Genç ağaçlarda olduğu gibi yaşlı zeytin ağaçları da Verticillium solgunluğundan etkilenir. Ancak, hastalığın
yaygınlığı ve şiddeti, özellikle hastalık etmeni bulaşık arazilerde tesis
edilmiş genç zeytinliklerde genellikle daha yüksektir.
Daha
önceki yıllarda çok sık görülen ve zeytin ağaçlarını yapraklarından başlayarak
köklerine kadar kurutan Verticillium solgunluğu,
havaların ısınması ile birlikte artarak, yaz aylarında belirtilerini göstermeye
başlar ve havalar soğuyuncaya kadar da bulaştığı bütün ağaçları kurutmaya devam
eder.
Ülkemizde
geçtiğimiz yıllarda yaygın olarak görülen Verticillium solgunluğu nedeniyle yüzlerce zeytin ağacının
kuruduğu tespit edilmiş ve zeytin üreticileri oldukça zor durumda kalmıştır.
Günümüzde çiftçinin yüzünü güldüren ürünlerden biri olan zeytinin Verticillium solgunluğu nedeniyle
daha fazla zarar görmesine ve yok olmasına göz yumulmamalı ve gereken tedbirler
acil olarak alınmalıdır.
1. TANIMI VEYAŞAYIŞI
Verticillium solgunluğu geniş konukçu dizinini dünyanın birçok yerinde
etkilemektedir. Verticillium, ölmekte olan konukçu dokularında üreyen mikrosklerot
halinde toprakta yaşamını sürdürür. Bu durum toprak nemine ve sıcaklığına bağlı
olarak değişir. Toprağa bir kez bulaştığı zaman 10 yıl veya daha fazla süre
toprakta canlı olarak kalabilmektedir, mikrosklerot formu bu sürenin
uzunluğunda çok önemli rol oynamaktadır.
Hastalık etmeni toprak
kökenli bir fungustur. Fungusun vejetatif miselyumu renksiz ve bölmelidir.
Konidioforları dik, bölmeli, ince, renksiz ve vertisillat olarak 1–3 defa
dallanmıştır. Yan dallar lamba şişesi şeklindedir ve daire şeklinde aynı yerden
çıkarlar (Vertisillat form). Konidiler bu yan dalların ucunda oluşur. Konukçu
dokusu içinde vertisillat form oluşmaz. Konidiler fiyalitlerin ucunda tek tek
ya da çoğunlukla sümüksü spor başçıkları halinde, renksiz, tek hücreli, oval, yumurta
şeklindedir. Büyüklüğü 3–6 x 1.5–2.0 µm’dur.
Kök meristemine giren fungus
hem intrasellüler (hücre içi) hem de interselüller (hücreler arası) olarak
yayılır ve merkezi silindire yönelir.
Yayılma sonucunda ksileme (odun borusu) ulaşır, ancak floeme geçiş
yapmaz. Ksilem içinde konidi oluşturur. Konidi ve misel ksilem boyunca bitkinin
tepe noktalarına, yapraklarına ve uç tomurcuğa kadar ulaşır.
Fungusile enfekteli
bitki organlarının ölmeye başladığı anda, bu organlarda fungusa ait dinlenme
yapıları oluşmaya başlar. Fungus, toprakta konukçu bitki olmadan uzun yıllar
canlı kalabilmektedir. Kuraklık ve yüksek sıcaklık, konidileri kolaylıkla
öldürdüğü için, fungusun yaşamını devam ettirmesinde konidilerin önemli bir
rolü olmamaktadır.
Hastalık etmeni, düşük sıcaklıktaki
topraklarda yaşamını sürdürürse de optimum olarak 21–28 °C’de en iyi gelişir.
Etmen, kışı genellikle toprakta ve
bitki parçaları üzerinde misel veya mikrosklerot olarak geçirir.
Hastalık,
daha çok taban arazilerde, önceki yıllarda pamuk ve sebze gibi fungusun
konukçusu bitkilerin yetiştiriciliğinin yapıldığı yerlerde kurulan zeytin
plantasyonlarında daha yoğun görülür. Fungus zeytin ağaçlarının yapraklarında
da bulunur ve yere dökülen yapraklar toprakta inokulum yoğunluğunu arttırır.
Yapılan çalışmalar sonucunda V.dahliae’nın farklı ırklarının bulunduğu tespit edilmiş, hastalık belirtileri ve
şiddetinin de bu ırklara göre değişiklik gösterdiği bildirilmiştir. Bir ırkta
yapraklar dökülmeyip bitki üzerinde kalırken, faklı bir ırkta bitki yapraklarını
dökebilmektedir. Yine başka bir ırkda da uçtan köke doğru kuruma meydana
gelmektedir.
2. HASTALIK BELİRTİLERİ
Odunsu
bitkilerde daha çok V. dahliae’nin
hastalığa neden olduğu belirlenmiş ve bu bitkilerde hastalık belirtisi olarak
üç ana tip simptom gözlenmiştir.
2.1. Yaprak simptomları
2.2. Ağaçta geriye doğru ölüm
2.3. İletim demeti simptomları
2.1.Yaprak
Verticillium
ile infekteli hasta yapraklarda geriye doğru kıvrılma, solgunluk ve deformasyon
belirtileri görülür. Verticillium solgunluğu çoğunlukla yetişme mevsimi sonuna
doğru; solma, pörsüme ve bitki ölümü şeklinde görülür. Solma belirtileri önce
alt yapraklardan başlar ve daha sonra yukarıya doğru yayılır. Yaprakların damar
araları çoğunlukla uçtan içe doğru sararır, sonra kuruyup esmerleşir. Yapraklar
yeşilimsi renklerini kaybederek açık kahverengine dönüşür. Yaprak dokusunda
meydana gelen kurumalar, daha çok patojenin salgıladığı toksik maddelerden
ileri gelmektedir.
2.2. Geriye Doğru Ölüm
Birçok
türde solgunluktan sonra yoğun şekilde geriye doğru ölüm gözlenir, yine bazı
türlerde yaprak dökümünden sonra taze yaprak oluşturabilir. İyileşme özellikle
zeytinde yaygın bir şekilde gözlenir. Hastalık, çok yaşlı ağaçları etkiliyormuş
gibi bilinmesine rağmen, 5-6 yaşındaki ağaçları daha çok etkiler ve bu
yaşlardaki ağaçlarda, daha çok zararının olduğu görülmüştür.
Zeytin ağaçlarında hastalık nedeniyle meydana gelen solgunluklar daha
sonra bitkinin ölümüne neden olur. Hastalık zeytin ağaçlarında “apopleksi/geriye doğru ölüm (akut form) ve slow decline/yavaş ölüm (kronik form)”
şeklinde görülür. Özetlenecek olursa hastalığın “akut solgunluk’’ ve “kronik
solgunluk” olmak üzere 2 tip belirtisi vardır.
2.2.1. Akut Solgunluk
Bu tip solgunluklar aniden meydana gelir. Geriye doğru ölüm erken
ilkbahardan kış sonuna kadar gelişir. Yapraklar ilk önce solmaya başlar sonra
açık kahve renge döner ve geriye doğru kıvrılmaya başlar. Apopleksi sürgün ve
dalların hızlı ölümü ile karekterize edilir ve sürgün, dal ve dalcıklar aniden
kurur, sürgün ve dallar yeşilimsi renklerini kaybederek kahverengine dönüşür.
Hastalıklı ağaçların sürgün ve dalları uçtan geriye doğru kıvrılır, kurur ve
ağaçta asılı kalır. Bu belirtiler ağacın tek bir yönünde veya tamamında olur ve
sonunda tüm ağaç ölür. Genç ağaçlarda ölümden önce kısmi yaprak dökümü
görülebilir. Bazı durumlarda genç ve yetişkin ağaçlarda kuruyan yapraklar
sürgün ve dallarda asılı kalırlar ve iletim demetlerde koyu kahverengi renk
değişimi görülür.
2.2.2. Kronik Solgunluk
Bu tip
solgunluklar zaman içerisinde ortaya çıkar. Genellikle hastalık belirtileri
ilkbahar-yaz başı gibi görülmeye başlar ve yaza doğru yavaşça gelişmeye devam
eder. Bu belirtileri gösteren zeytin ağaçları bazen iyileşme gösterir ve
ilerleyen yıllarda hastalık belirtilerinde azalma görülebilir.
Bitkideki Vertisilyum solgunluğu belirtilerinin nedeni, ksilem dokusunda
patojenin yoğun olarak kolonize olması ve bitkinin, patojenin ilerlemesini
engellemek için tylose oluşturması nedeniyle ksilemin tıkanmasıdır. Yaprak
dokusunda meydana gelen kurumalar, daha çok patojenin salgıladığı toksik
maddelerden ileri gelmektedir. Fungus duyarlı
bitkilerin köküne penetre ettikten sonra korteksde kolonize olur. Hif
korteksten endodermise oradan da ksilem demetlerine geçerek iletim demetlerini
tıkar ve kökten yapraklara doğru olan su iletimini engeller. Solgunluk
belirtisi fungus tarafından üretilen toksinler ile doğrudan ilgilidir.
Kronik solgunluk çiçeklerde nekroza(ölü doku) sebeb olur ve lekelenme
ile karakterize edilir. Çiçeklerdeki belirtiler yapraklardan daha önce ortaya
çıkar. Daha sonra hastalıktan etkilenen sürgünler üzerinde nekrozlar şeklinde
belirtiler oluşmaya devam eder. Sürgünlerin kabuğu kırmızımsı-kahverengiye
döner ve iletim demeti koyu kahverengi renge dönüşür. Hastalık simptomları
çiçek ve yapraklarda aynı zamanda görülür, ancak bazen çiçekler yapraklardan
daha önce kuruyabilmektedir. Enfeksiyon çiçeklenme döneminin başında meydana
gelirse çiçekler dökülür. Ağaç üzerinde kalan ve mumyalaşan çiçek tomurcukları
nekroze olur ve ağaçta sürgünler üzerinde asılı kalır.
Verticillium solgunluğu ayrıca zeytin meyvelerinde de zararlı olur.
Etmen ile infekte olan meyveler kurur ve rengi değişerek kahverengileşir. Bu
tür zeytin meyveleri mumyalaşarak ağaç üzerinde kalır ve dökülmezler.
Kronik solgunluk görülen ağaçlarda, birkaç yıl içinde hastalık
şiddetinde kademeli olarak azalma ve ağaçlarda iyileşme görülebilir. Bu durum,
yaşlı veya hastalıklı ksilemin çevresinde bulunan kambiyum dokusunun genç
ksilem tabakalarını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Hasta ağaçlarda görülen
iyileşme, ağacın enfekte olmuş veya zarar görmüş dokuları iyileştirmesi
nedeniyle değil, o bölgeyi izole etmesi ve onun yerine işlevsel dokular koyması
nedeniyle olmaktadır.
2.2.3. İletim Demeti Simptomları
Etmen ile
infekteli zeytin ağaçlarının gövde dallarında iletim demetlerinde tıkanma
meydana gelir. Ksilemde renk değişmesi görülür ve iletim demetlerinde renk
kahverengileşir. Hastalığın daha ileri dönemlerinde, sürgün ve dallarda renk
koyulaşarak morumsu bir renk oluşur. Kabuk dokusunun rengi ise, ana daldan
başlayarak erguvan rengine döner ve daha sonra tüm ağaca yayılır. Böyle bir
dalın, kabuğunun altından boyuna kesitler alındığında ksilemin koyu kestane
rengine dönüştüğü, enine kesit alındığında ise hale şeklinde bir lekelenmenin
olduğu görülür.
Etkilenen sürgünlerdeki yapraklar donuk yeşile döner ve solmadan dökülür.
Her iki durumda da sürgünler zarar görür. Bu sürgünlerde, sağlıklı alanın
yanında kahverengimsi kırmızı bir renkli hastalıklı alan bulunur. Hastalıklı
sürgünlerin, iletim demetlerinin daha koyu kahverengi renkte olduğu görülür.
Gövde
enine kesilirse iletim demetleri kahverengi noktalar halinde görülür. Bitkideki
Verticillium solgunluğu belirtilerinin nedeni, ksilem dokusunda patojenin yoğun
olarak kolonize olması ve bitkinin patojenin ilerlemesini engellemek için
tylose oluşturması nedeniyle ksilemin tıkanmasıdır.
3. HASTALIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Hastalık
etmeninin yayılması insan, rüzgâr ve su gibi doğal etkenler yoluyla, hastalıkla
bulaşık toprak işlemesiyle ya da
enfekteli ürünün taşınması ile olmaktadır. Hastalığın şiddeti zeytin çeşidine,
ağaçların yaşına, patojenin hastalık oluşturma yeteneğine ve çevre faktörlerine
bağlıdır. Ayrıca, hastalıklı zeytin yaprakları toprakta mikrosklerot düzeyinin
artmasına katkıda bulunmaktadır.
Zeytin ve
diğer bazı konukçu dizini arasında çapraz patojenesite ilişkisi vardır.
Hastalığın zeytin bahçelerinde sık görülmesinin nedeni aynı toprakta daha önce
pamuk, domates ve biber vb. hassas ürünlerin ekilmesiyle ilişkilidir. Pamuk ve sebze ara tarımının yapılması
hastalığın şiddetini arttırmaktadır.
Ayrıca
patojen arazinin sürülmesi esnasında yakın mesafelere dağılır. Yine toprağın
sürüm şekli ve sayısı önemlidir. Çünkü toprağın sürüm sayısı arttıkça toprak taşınmakta ve böylece hastalık
şiddetinin arttığı düşünülmektedir.
Bulaşık bitki materyalinin köklendirilmesi, aşı gözü olarak kullanılması
ve bulaşık ağaçlarda kullanılan budama aletlerinin temiz ağaçlarda da
kullanılmasıyla bulaşma devam eder.
Aşırı sulama bitkinin davranışı ve metabolizması üzerinde,
patojen-antagonist ilişkilerinde değişimlere neden olabilir. Sulama, hastalığın
yayılmasında ve etmenin enfeksiyonunda önemlidir. Sulamanın yapıldığı alanlarda
hastalık % 21 oranında görülürken, sulanmayan alanlarda bu oran % 9’dur.
Toprak nemi ve hava sıcaklığının, etmenin gelişmesi ve oluşturacağı
zararla yakından ilişkisi vardır. Hastalık 20–25ºC hava sıcaklığında ve
ilkbaharda iyi gelişir.
Marmara Bölgesinde yapılan bir çalışmada Bursa-Orhangazi’de hastalığın
yaygınlık oranı fidanlıklarda %44.4, damızlık bahçelerinde %50 olarak tespit
edilmiştir.
4. KONUKÇULARI
V. dahliae zeytin dışında birçok bitkide de hastalığa neden
olur. Bütün dünyada 200’den fazla bitki konukçusu olup, bu bitkilerde de önemli
zararlara neden olmaktadır.
Ülkemizde pamuk, susam, ayçiçeği, bamya, domates, biber, patlıcan,
börülce, fasulye, patates, yerfıstığı, kavun, maydanoz, şeftali, kayısı,
karanfil, datura, domuz pıtrağı, horozibiği, badem, antepfıstığı, asma,
berberis, akçaağaç, atkestanesi, karaağaç, böğürtlen, karpuz, çilek,
şerbetçiotu, patlıcan, begonya, gül ve
sert çekirdekli meyve türleri başta olmak üzere çok geniş bir konukçu dizisi
vardır.
5. MÜCADELESİ
5.1. Kültürel Önlemler
V. dahliae tek
döngülü bir fungustur. Yani, yeni oluşacak inokulum, aynı gelişme mevsiminde
değil bunu izleyen mevsim ya da mevsimlerde de etkilidir. Bu nedenle,
başlangıçtaki inokulum miktarını baskı altında tutan herhangi bir önlem,
hastalığın gerilemesini sağlamaktadır.
Hastalıktan
korunmada önerilen yollardan başta geleni ve en etkili olanı dayanıklı çeşit
yetiştirmektir. Ancak günümüzde kullanılan ticari çeşitlerin hiçbirisi
dayanıklı değildir.
Hastalıktan
korunmada diğer bir yol ise hasat artıklarının temizlenmesidir. Hastalığın
ileriki yıllara taşınmasında enfekteli bitki artıklarının önemli bir yeri
vardır.
Hastalık, killi ve alkali topraklarda daha şiddetli görülür.
Ağır topraklar, hafif kumlu topraklardan daha soğuktur ve enfeksiyon için daha
uygundur. Kumlu topraklarda sık sulama yapılması durumunda, hastalık için killi
topraklar kadar uygun hale gelir.
Kullanılan
gübreler solgunluğun çıkışına ve şiddetine etkilidir. Azotlu gübrelerden
amonyum sülfat ve amonyum nitrat, solgunluk şiddetini artırırken, üre düşürür. Özellikle zeytin ağaçlarının hastalığa karşı
duyarlılıklarını önlemek amacıyla hızlı gelişimi sağlayan aşırı azotlu gübre
kullanımından kaçınılmalıdır. Ürenin bu etkisi, fungusun gelişme hızı ve
mikrosklerot oluşumunu engellemesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Üre ayrıca
birçok mikroorganizmanın popülasyonunun artmasını sağlar. Potasyum, bitkideki
solgunluğu önemli derecede azaltır. N-P-K oranı 1–0,7–1 şeklinde olmalıdır.
Ayrıca iz elementlerden mangan (Mn), çinko (Zn), bakır (Cu) ve kobalt (Co)
solgunluğu azaltır.
Hastalığın bulaşma riskini azaltmak amacıyla solgunluk
ve kuruma belirtilerinin görüldüğü hastalıklı sürgün ve dallar, sağlam kısımdan
itibaren budanmalı ve bahçeden uzaklaştırılmalıdır. Yere dökülen hastalıklı
yapraklar toprakta enfeksiyon kaynağı oluşturacağından, yapraklar dökülmeden
önce budama tamamlanmalıdır.
Budama aletleri alkol, % 10’luk çamaşır suyu veya
ateşten geçirilerek dezenfekte edilmelidir.
Aşırı sulamadan kaçınılmalıdır. Hastalık
ile bulaşık toprağın, bahçenin temiz tarafına taşınmasını önlemek amacıyla
teknik olarak önerilmeyen karık ve salma sulama sistemleri uygulanmamalıdır. Uygulanabiliyorsa
damla sulama şeklinde, sulama yapılmalıdır.
Daha önce
hastalığın görülmediği alanlarda zeytinlik tesis edilmelidir. Ancak, hastalığın
konukçusu olan bitkilerin tarımının yapıldığı yerlerde yetiştiricilik
yapılacaksa bu topraklarda en az 2 yıl hastalığın konukçusu olmayan arpa,
yulaf, buğday gibi tahıllar yetiştirildikten sonra zeytinlik tesis edilmelidir.
Toprak
işlemesiyle temiz alanlara bulaşık toprak taşınmasını önlemek için bu tip
bahçelerde toprak işleme uygulamaları sınırlandırılmalıdır. Toprak işleme,
yüzeysel ve ağacın taç izdüşümüne girmeden yapılmalıdır.
Zeytin bahçesinde hastalığın bulaşma ve taşınma riskini
arttırdığı için kesinlikle ara tarım yapılmamalı, zeytin bahçesinde bulunan
yabancı otlarla mücadele edilmelidir.
2.2. Kimyasal Mücadele
Son yıllarda, ülkemiz dışındaki çalışmalarda, sistemik fungusitler
hastalıkla mücadelede zaman zaman önerilmekle birlikte bu tür fungusitlerin
etkisinin az olduğu görülmektedir. Bu sebeplerden dolayı zeytin ağaçlarında
Verticillium solgunluğu müadelesi ile ilgili herhangi bir kimyasal mücadele
yöntemi önerilmemektedir.
Son yıllarda bir takım ticari reparatlar geliştirilmiştir.
5.3. Solarizasyon
Su ile
toprağı doyurma, özellikle yüksek sıcaklık periyotlarında topraktaki V.dahliae’nın
inokulum yoğunluğunu düşürür.
Zeytinde
Verticillium solgunluğu kontrolünde en iyi yol bahçe kurulmadan önce ve sonra
entegre mücadele yönteminin uygulanmasıdır. Sağlıklı bitki materyali kullanmak
hastalığın bahçe tesisinden ilk yılları boyunca azaltılmasında etkili ve
önemlidir. Ayrıca bahçe tesis edilecek alan toprak solarizasyonu ile
hastalıktan temizlenebilir. Hastalığın yok edilmesine 6–8 haftalık solarizasyon
uygulaması yardımcı olabilir. Solarizasyonun bir mevsim uygulanması, en az 3
gelişme yılı hastalığın simptomlarının azalmasına yardımcı olduğu görülmüştür.
Ege
Bölgesi’nde yürütülen bir çalışmada da toprak solarizasyonunun solgunluk
şiddetine % 93,4 etkili olduğu ve topraktaki mikrosklerot popülasyonunu % 95,7
azalttığı bulunmuştur.
5.4.
Bahçe Tesisinden Sonra Alınacak Önlemler
Hastalık
kontrolü için hassas bitkilerle ziraat yapılmamalı, yabancı ot kontrolü ve
minimum toprak işleme yapılmalıdır.
Damla
sulama, karık veya salma sulama sistemlerine göre hastalığın daha az
görülmesine neden olduğundan tercih edilmelidir.
Hastalıklı
dal ve sürgünlerin bahçeden uzaklaştırılması sağlanmalı, bulaşık materyalin
toprağa karıştırılarak yeni mikrosklerot oluşturması engellenmelidir.
Solarizasyon
uygulamaları bazı ülkelerde başarılı olmuştur. Bu nedenle bu tür çalışmalar göz
ardı edilmemeli ve uygulanmalıdır.
KAYNAKLAR
www.abidintatli.com.tr
www. olivasa.com.tr
Tatli, A. Zeytin Bahçelerinde Zirai Mücadele, 2009.